Günümüzde birçok kişinin en çok ürktüğü durumların başında diş doktoru randevuları gelmektedir. Hiç diş tabibine gitmediği üzere, tedavisini değerli safhalarda yarım bırakmak zorunda kalan birçok hasta vardır. Bu endişenin en büyük nedenleri ortasında etraf yahut aileden gelen yanlış anlatımlar, berbat bir deneyimin yaşanmış olması, çocuk yaşlarda kendisinin yahut etrafının yaşadığı sorunlar, duyumlar, izlenimler hasta için bir telaş ögesi oluşturabilir. Geçmişten gelen tabip kaynaklı problemler olumsuz tesir oluşturabilir.
Bu şahısların öncelikle ağız ve diş sıhhatinin kıymeti hakkında bilinçlendirilmesi gerekir. Kişi bu şuuru geliştirdikten sonra vakitle diş sıhhatinin ehemmiyetini kavrayıp bu kaygı ile savaşmak için uğraş etmeye başlar. Diş tabibine gitmekten korkan hasta bir biçimde kendini telkin edebilmeye başlarsa, kaygı ve kaygı de tıpkı oranda azalmaya başlar. Örneğin; hasta, sıhhat alanında teknolojinin çok geliştiğini ve gelişmeye devam ettiğini kendine hatırlatabilir. Aslında bu bir gerçektir, diş sıhhatinde kullanılan yeni teknolojiler ve inovatif araçlar eski metotlara nazaran hayli rahat ve muteber tedavi tecrübesi sunar. Ayrıyeten karşılıklı inanç, sevgi, güleryüz ve hasta doktor bağlantısı ile dehşetin önüne geçilmiş olur. Bunun dışında ilaç ve anestezi teknolojisinin de gelişmesi ile tedavi mühletince hasta hiçbir biçimde ağrı duymayacağına ve tedavi noktasının büsbütün uyuşturulacağına emin olur.
Burada hastanın telaşını, korkusunu en çok azaltacak metot hasta ile düzgün bir dialog içinde olmaktır. Hastanın merak ettiklerini, telaş duyduğu mevzuları ona çok güzel bir formda iletmek ve anlatmak gerekir. Tedavinin hangi evrelerden oluştuğu, bu evrelerin hangilerinin daha değerli olduğu, tedavinin mühleti üzere bahislerde doktorlar hastalarını kesinlikle bilgilendirmeli ve onlara bu süreçte yardımcı olmalıdır. Bu süreç için vakit ayırmak biz doktorların en temel vazifelerinden biri olmalı. Bazen hasta korktuğunu muhakkak etmemeye çalışır. Tabiplerin bu türlü durumlarda hastayı çok uygun gözlemlemesi ve ruhsal takviye vermesi gerekir. Biz tabipler düzgün bir diş tabibi olmamız gerektiği üzere birebir vakitte âlâ de bir psikolog olmalıyız.
Hastanın merakını gideren, uzun bile olsa sorularını dinleyen, açık yüreklilikle cevaplayan, dürüst, emniyetli, kendini daima geliştiren, teknolojiden yararlanan bir tabiple çalışan hastalarda dehşet ve tasanın giderek azaldığı gözlemlenen tıbbi bir gerçektir.
Şeker, sigara çağdaş tıpta artık uyuşturucu sayılmaktadır. Sigara ile bireyin tanışması artık ilkokul düzeyinde, şeker ile tanışma ise anne karnında başlamaktadır. Şeker ve sigara 21. yüzyılın en büyük 2 düşmanıdır ve insan jenerasyonunu yok etmektedir. “Zararın neresinden dönülse kardır” fikri ile hareket edersek esasen gerçek yolu bulmuş oluruz. Bu kar maddi-manevi bir kardır, üstelik gelecek nesilleri kurtaran bir yaklaşımdır.
