Diş Hekimliği – OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DİŞ ÇÜRÜKLERİ – BİBERON ÇÜRÜĞÜ | agizsorunlari.com

Diş çürüğü, tüm dünyada yaygın olarak görülen, aynı zamanda bireyleri ömürleri boyunca etkileyebilme potansiyeline sahip kronik ve multifaktöriyel bir hastalıktır. Diş çürüğü, ağızda bulunan asit üreten bakteriler, basit yapılı karbonhidratlar, diş ve tükürüğe ait faktörler de dahil olmak üzere birçok ana etken arasında, zaman içinde karmaşık bir etkileşim yoluyla oluşur. Ağız içindeki bakteriler karbonhidratları metabolize eder ve bir yan ürün olarak zayıf organik asitler üretirler. Bu organik asitler, ağız içinde asidik ortam yaratarak diş sert dokularında mineral kaybına ve devamında çürük oluşumuna neden olur. (Caufield ve Griffen 2000 ; Selwitz ve ark 2007 ).

Okul öncesi çocukların dişlerinde görülen diş çürükleri, hızlı ilerlemesi ve etkilediği yaş grubunun küçük olması nedeniyle, çocuk diş hekimliği ( pedodonti ) açısından önemli bir sorun olmuştur. Bebeklerde ve küçük çocuklarda erken dönemde görülen diş çürüklerini araştırmacılar ilk olarak 1930’larda tanımlamışlardır. 1978’de Amerikan Pediatri Derneği ve Amerikan Çocuk Dişhekimliği Derneği şiddetli formda görülen diş çürüğünü, biberonla beslenme ile ilişkilendirip “Nursing Bottle Caries (biberon çürüğü)” terimini kullanmışlardır (Beltrami ve Romieu 1939 ; AAPD 2014c). “Biberon çürüğü” hekimler ve halk arasında halen kabul görmüş bir terimdir.

Ancak bebeklerde ve çocuklarda görülen bu yaygın diş çürüğünün sadece biberon veya anne sütü ile yanlış beslenme sonucunda olmayıp, multifaktöriyel enfeksiyöz bir hastalık olduğu sonucuna varılmıştır. 1999’da Dental ve Kraniyofasiyal Araştırmalar Ulusal Enstitüsü’nün çalıştay raporunda, küçük çocukları etkileyen bu şiddetli diş çürüğü formu “Erken Çocukluk Çağı Çürüğü (EÇÇ)” olarak genel bir tanım kabul görmüştür. Bu çalıştayda yapılan sınıflama sistemi “AAPD (The American Academy of Pediatric Dentistry)” tarafından da kabul edilmiştir (AAPD 2014). “EAPD (The European Academy of Paediatric Dentistry)” ise EÇÇ’yi; yaşamın ilk 3 yılı boyunca herhangi bir diş yüzeyinde, diş çürüğü ile ilişkili herhangi bir işaretin görülmesi olarak tanımlayıp, biyolojik, sosyal ve davranışsal belirleyicilerden etkilenen bir halk sağlığı sorunu olduğunu bildirmiştir (EAPD 2008).

EÇÇ, tüm dünyada bebek ve okul öncesi çocukları etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Amerika Birleşik Devletleri’nin 2000 yılındaki verilerine göre; diş çürüğü tek ve en yaygın kronik çocukluk hastalığı olup, astımdan 5 kat, kronik bronşitten ise 14 kat daha sık gözlenmektedir. Türkiye 2004 yılı verilerine göre 5 yaş gurubu çocuklarda diş çürüğü görülme oranı %70 oranındadır ve Dünya Sağlık Örgüt’ünün 2000 yılı hedeflerinin çok gerisinde kalmıştır (Filstrup ve ark. 2003 ;Topaloglu ve ark. 2009).

EÇÇ öncelikle üst süt kesici dişlerin diş eti kenarı boyunca beyaz nokta lezyonları (white spot lesion) şeklinde başlar. Alt süt kesici dişler dil ve tükürüğün etkisi ile temizlendiği için çürükten daha geç etkilenmektedir. Çürük etkeninin ortadan kaldırılmaması durumunda diş yüzeyinde kavitasyon gözlenir ve çürük kesici dişlerden süt azı dişlerine doğru hızlıca ilerler. Çalışmalar göstermiştir ki; Bebeklik ve erken çocukluk döneminde çürük tecrübesi olan çocukların hem süt hem de daimi dişlerinde çürük görülme olasılığı artmaktadır (Kagihara ve ark. 2009; Kawashita ve ark. 2011).

EÇÇ sadece dişleri etkilemekle kalmaz, bu hastalığın sonuçları daha yaygın sağlık sorunlarına yol açabilir. EÇÇ’den etkilenen çocuklarda, beslenme sorunlarına bağlı olarak çocuğun fiziksel büyüme ve gelişiminde gecikme, ağrı ve diğer komplikasyonlar nedeniyle günlük aktivitesinde ve okul günlerinde kayıplar olabilir. Ağız sağlığındaki sorunlar nedeniyle çocuğun yaşam kalitesinde azalma gözlenir. Ayrıca EÇÇ’den etkilenen çocuk grubunun yaşça küçük ve kooperasyon sorununun olması genel anestezi veya sedasyon eşliğindeki komplike ve pahalı diş tedavileri seçeneklerini de zorunlu kılabilir (AAPD 2014c; Kawashita ve ark. 2011).

 

Erken Çocukluk Çağı Çürüğü’nde Etkili Olan Faktörler

Basit yapılı karbonhidratlar, ağız ortamındaki çürük yapıcı mikroorganizmalar ve çürüğe duyarlı birey, EÇÇ etiyolojisinde birincil etken olmakla birlikte; ağız hijyen alışkanlıkları, beslenme şekilleri ve sosyoekonomik durum EÇÇ’de ilişkili risk faktörü olarak tanımlanmıştır (Fisher-Owens 2007; Zafar ve ark. 2009; AAPD 2014c).

Basit yapılı karbonhidratlar: Araştırmalar göstermiştir ki; şeker tüketimi diş çürüğü oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Sakkaroz, fruktoz ve glukoz gibi basit yapılı şekerler yanında, un gibi yüksek oranda rafine edilmiş kompleks yapılı karbonhidratlar, glukoz şurubu, yüksek fruktozlu mısır şurubu, sentetik oligosakkaridler de diş çürüğü başlaması ve gelişmesinde etkilidirler (Bradshaw ve Lynch 2013). Kraker, ekmek, tatlandırılmış kahvaltılık gevrekler, pasta, kurabiye, kurutulmuş meyve, patates cipsi, yüksek şeker içerikli bebek mamaları, asitli veya şekerli içecekler gibi besin maddelerinin çürük yapma potansiyeli yüksektir. Yüksek düzeyde protein, orta düzeyde yağ, minimal düzeyde karbonhidrat, yüksek konsantrasyonda kalsiyum ve fosfat içeren ve tükürük salgısını aktive eden süt, peynir, et, yumurta, fıstık ve bazı sebze çeşitleri gibi besin maddelerinin ise diş çürüğü oluşturma potansiyelleri çok düşüktür. (Peker ve Bermek 2008).

Çürük yapıcı mikroorganizmalar: Bebeklerin ağız boşluğu doğum anına kadar sterildir. Doğum sırasında bebek, bir çok mikrorganizma bulaşına mağruz kalmasına rağmen, bu mikroorganizmaların bir çoğu bebeğin ağzında kalıcı olarak yerleşemezler. Bebeğin dişlerinin sürmesi ile 19–31. aylar çürük yapıcı mikroorganizmaların kolonizasyonu için kritik dönemler olmaktadır (Caufield ve ark. 1993). Çocuğun ağzındaki diş sayısı arttıkça, ağızdaki mikroorganizmaların çeşitliliği de artmaktadır. Çürük yapıcı mikroorganizmalar ilk olarak bebeğe annelerinden geçmektedir. Anne ve bebeğin öpüşmesi esnasında direkt olarak tükürüğün karışması ile ya da indirekt olarak kaşık, emzik, bebeğin parmağı gibi nesnelerin önce ebeveynin ağzına, sonra bebeğin ağzına yerleştirilmesi yoluyla olabilmektedir. Anne dışındaki diğer aile bireyleri ya da sosyal çevreden de çürük yapıcı mikroorganizma geçişi olmaktadır (Berkowitz 2003; Law ve ark 2007).

Çürüğe duyarlı birey: Yeni sürmüş dişlerdeki olgunlaşmamış mine, çoğunlukla hipomineralizasyon ile karakterize mine defektlerinin varlığı, immunolojik faktörler, tükürüğün azalması ve dişlerin genetik karakteristiği çürük riskinin artmasında rol oynayabilmektedir ( Zafar ve ark. 2009).

Ağız hijyen alışkanlıkları: Okul öncesi çocuklarda çürükten korunmak için; hamile kadınlara, ailelere, öğretmenlere, sağlık çalışanlarına ve toplumun diğer kesimlerine ağız hijyen yöntemlerini doğru şekilde uygulayabilmeleri için eğitim verilmesi gerekmektedir. Bebeklikte dişler ilk sürdüğü aydan itibaren aile tarafından temizlenmeli ve okul dönemine kadar çocuğa ağız bakımında destek olunmalıdır (AAPD 2014).

Sosyoekonomik durum: Son çalışmalar göstermiştir ki; çocuklardaki diş çürükleri, aile eğitim ve gelir düzeyine bakılmaksızın toplumun tüm kesimlerinde görülmektedir. Ancak göçebe ve boşanmış ailelerin çocuklarında diş çürüğü görülme oranın arttığı görülmektedir (Hooley ve ark. 2012).

Değerli okurlar sevgili anne babalar; bu yazımızda sizlere kısaca Erkek Çocukluk Çağı Çürüğü’nü tanımlamak ve sebeplerini anlatmak istedim. Devam eden diğer yazımızda korunma yollarından bahsedeceğim. Sevgi ve saygılarımla.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu