Travma; bireyin başa çıkmakta güçlük çektiği, günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen, bireyin tehdit olarak algıladığı, çaresizlik hissettiği ve bu sebepten ötürü de stres seviyesinin arttığı beklenmedik ve ani gelişen yaşantılardır. Bu travmatik yaşantılar; taciz, tecavüz, istismar, göç, doğal afet(sel, yangın, deprem vb.), bireyin sevdiği ve değer verdiği birini kaybetmesi ile yas süreci, aldatılma vb. durumları yaşaması, maruz kalması ya da tanık olması yoluyla gerçekleşebilir.
Bir olayın “Travma” olarak adlandırılabilmesi aslında olayı yaşayan bireyin o yaşadığı durumu nasıl algıladığı ile doğrudan bağlantılıdır çünkü gerçekleşen olaylar ve durumlar her birey üzerinde farklı bir etki bırakırlar. Bu noktada bireyin stresle başa çıkma kapasitesi, geçmiş deneyimleri, sosyal çevresinden aldığı destek ve kişinin mizacı olayın travma olarak algılanıp algılanmaması üzerinde etkileyici faktörlerdir.
Travma ve travmatik yaşantılar bireylerin üzerinde bazı psikiyatrik belirtilerin ve rahatsızlıkların oluşmasına sebebiyet verebilirler. Akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve yas bunlardan en çok karşımıza çıkan sorunlardır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Birey ruh ve beden sağlığını tehdit eden yıkıcı bir durum yaşadıktan sonra artan stres ve kaygı durumuyla birlikte bireyin;
-
yaşadığı olayı sürekli hatırlaması, düşünmesi ve o anı tekrar tekrar yaşaması,
-
günlük hayatında dalıp gitme durumunu yaşaması,
-
bireyin etrafındaki uyaranlara karşı aşırı duyarlı hale gelmesi,
-
olayı anımsatan kabuslar görmesi,
-
uyku problemleri,
-
odaklanma ve dikkat vermede güçlük çekme,
-
ani öfke patlamaları ile birlikte duyguların yoğun yaşanması,
-
bireyin zamanla şimdiki zamandan kopup geçmişte yaşamaya başlaması vb. gibi belirtiler göstermesine sebebiyet verebilir.
Eğer bu yukarıda yazan belirtiler olaydan 1 ay sonra bile devam ediyorsa var olan stres bozukluğuna travma sonrası stres bozukluğu denir.
Travma sonrası stres bozukluğu olan bireylerde, yaşadığı travmadan aşırı kaçınma durumu gözlemlenir. Yani birey yaşadığı anı ona hatırlatacak çevresel uyaranlardan ve hatta kendi düşüncelerinden bile kaçmaya çalışır. Bu sebepten ötürü birey çevresindeki uyaranlara karşı aşırı duyarlı hale gelmeye başlar ve yaşadığı travma anını tetikleyecek herhangi bir çevresel uyaranla karşılaştığında ani ve beklenmedik tepkiler verir. Bu kaçınma davranışı zamanla bireyi sosyal izolasyona iter. Yani birey sosyal çevresiyle olan iletişimini azaltmaya hatta iletişimi tamamen kesmeye çalışarak kendi içine yönelmeye çalışır. Bu noktada ruh sağlığı uzmanları olarak bizler, travma yaşamış bireyin yalnız kalmasını ve kendini izole etmesini kesinlikle önermiyoruz çünkü bireyler o dönemde ruh sağlığı durumu açısından sağlıklı tepkiler veremedikleri oldukça zorlu bir süreçten geçiyorlar. Bu süreçte bireylerin yalnız kalmaları onların o travmatik olayı tekrar tekrar düşünmelerine ve yaşamalarına sebebiyet vereceğinden, birey o süreçte kendisine zarar vermeyi bile düşünebilir.
Bu kişilerin mümkün olan en kısa sürede alanında uzman ruh sağlığı çalışanlarına yönlendirilmesi bireyin ruh ve beden sağlığı açısından birey için önem arz etmektedir. Bu noktada hepimizi bilinçli olmaya davet ediyor ve herkese farkındalık düzeyinin arttığı sağlıklı günler diliyorum.
Psk. Dan. Zeynep Mertoğlu
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.